Platformumuz
GELECEĞE YÖNELİK BİR İNCELİK YA DA TİBGY PLATFORMU
Bundan 5 yıl öncesi bir akşamüstü almıştım haberi. Küçükçekmece’de SMMM bir dostum var. Çevresine duyarlı, merhametli, hani konuşmaktan çok iş yapan insanlar vardır ya! İşte öyle biri. Telefonla arıyordu beni:
“Doğu Türkistan’dan yine bir aile kaçıp gelmiş… Perperişanlar… Bir ev tuttum, öteberi alacağım ama imkânlarım kâfi gelmiyor. Sen aklıma geldin…” diyordu. Telaşlanıp ayrıntılarını sorduğumda da:
“Hangi birini anlatsam bilmem ki… Öz yurtlarında maruz kaldıkları çağ dışı baskıları mı anlatayım? Onları otuz bin dolara kaçıran, sonra da yolda ellerinde ne ne var ne yoksa soyup soğana çeviren, hatta güzel kadınlarını, kızlarını dahi ellerinden alan mafyalardan mı söz edeyim? Yoksa burada başlarına gelenlerden mi…”
Özgür dünya ile iletişim kurmasına, bilgiye ulaşmasına, tarım işçiliği dışında bir meslek edinmesine, öz kültürünü soluyarak yaşamasına izin verilmeyen bu insanlar akın akın kaçmak, göçmek zorunda kalıyorlardı yâd ellere. Bu aile de İstanbul’a kapağı atmış ama satıp savdıklarından elde ettiklerini de yolda mafyaya kaptırmış, dımdızlak kalmıştı ortalık yerde. Yarım yamalak bir lisan, cesareti kırılmış bir yürek, barınaksız, kimsesizcesine…
Yine o günlerde ufak tefek bir yaşlı hanım çıktı geldi ofisime. Bir eski müvekkilim önermiş. Daha içeri girerken, heyecanla: “Avukat bey! Uluslarası davalara bakıyor musunuz?” diye sordu.Doğal olarak, kendisine yer gösterdim. Rahatlatıcı sorular sordum. Doğu Türkistan’da edebiyat öğretmeniymiş. Yıllar önce, Türkiye’ye göçüp gelmiş. Bir kahve söyledikten sonra sabrını daha fazla zorlamadan konuya girmesi için davasının ne olduğunu sordum:”Birleşmiş Milletler’de Çin’e karşı dava açacağım!” diyordu. “Kimse cesaret edemiyor madem ben şu kadarcık boyum, yumruk kadar yüreğimle korkmuyorum işte… Erkeklerimizi kamplara hapsettiler, evlerimizde Çinli erkeklerle birlikte yaşamaya zorluyorlar! 16 yaşındaki zeki çocuklarımızı okutacağım diye topluyor, telef ediyorlar…” diye başlamıştı anlatmaya. Bir yarım saat kadar hiç sözünü kesmeden dinledim. Akıcı, vurgulu, duygu dolu bir anlatımı vardı. Ruhunu kaplayan elem ve onu köşeye sıkıştırdığı anlaşılan kaygıları yüzünü renkten renge boyuyordu. Anlattıkça tüm tarihsel hadisat gözümün önünden geçiyor, o coğrafya daha bir yakınlaşıyordu.
Tabiatıyla, bir avukat ve bir Türk, daha önceliklisi bir insan olarak gereken ilgiyi can ve gönülden göstermek istedim ama elim pek zayıftı. Ne BM nezdinde koskoca Çin Halk Cumhuriyeti’ni yargılayacak bir mahkeme, ne de onu bir şekilde sorgulayacak bir merci vardı. Aksine; o bir BMGK daimi üyesiydi. Hem de veto yetkili… Henüz insanlığın vicdanı gelişmemişti yeterince… Yapabileceğimiz ancak ulaşabildiklerimizin yaralarını sarmak, kamuoyu oluşturmak için çabalamaktı gücümüz yettiğince.
Esasen gücümüz de solda sıfıra müncer bir seviye olarak ifade olunabilirdi. Bu mazlumlar için pratikte ve ivedice ne yapabiliriz diye düşünmeye koyuldum doğal olarak. Eşe, dosta yöneldim.
Bu sırada kızım Didem hoca yetişti imdadıma:“Bir kitap yazalım.” dedi. “Çocuklara hitap eden. Satar, para kazanır; güçlü ve sürekli bir destek sağlarız bu zavallılara.”
Hemen kolları sıvadım ama göründüğünce kolay mıydı acaba bu iş? Kişi bir somut hedefe odaklanınca gözü görmüyor hiçbir güçlüğü. Elbette bizim gibi duyarlı insanlar vardı çevremizde. Yazarlar, çizerler, grafikerler, yayıncılar… Taş kovuğundan çıkmamış, dağ başında yapayalnız yaşamamıştım elbette.
Fakat itiraf etmeliyim ki; benimki cahil cesaretiymiş… Üç yıl sürdü
çabam. Emekli öğretmen ağabeyim Ali Ulvi’ye ve Londra’da işletme masteri yapan genç dostum Aykut Kaya’ya açtım konuyu. Didem hocanın danışmanlığında kafa kafaya vererek basamakları kat ettik. Önce çevremizdeki edebiyatçıları aradık, amaçlarımızı anlattık, birer ikişer armağan öykü yazmalarını istedik. Çocukluk anılarından esinlendikleri, yaşadıkları yöreleri anlatan öyküler. Kırk çeşit anlatım geldi. Her biri ayrı üslup, biri diğerine benzemez biçimlendirmeler… Haydi! Uygun olanları seç, belirgin bir şekil bul, yazım yanlışlarını düzelt, daha bir gayrete ve güzele yönelt, yazamayanlara yardım et… Çalışmalar gelişip de bir parça kendine geldiğinde de “Fakat bir farkı olmalı bu eserin… Bir çekici yanı…” diye düşünerek yoldaşlarıma dedim ki; “Öykülerinizdeki kahramanların konuşmaları yöresel dille olsun! Başlıkta öyküyü ifade eden bir resim bulunsun, sonra öyküye esin kaynağı olayların yaşandığı yeri ve yılları belirtiniz…”
Azerbaycan’dan, Bulgaristan’dan, Doğu Türkistan’dan, Kıbrıs’tan, Kırım’dan, Özbekistan’dan ve Türkiye’nin çeşitli illerinden Aksaray’dan, Balıkesir’den, Bursa’dan, Erzincan’dan, Erzurum’dan, Iğdır’dan, Kayseri’den, Konya’dan, Manisa’dan, Samsun’dan öyküler seçildiler. Yaşamımın ilk editörlüğünü, ilk basım yayın deneyimini yaşadım. İşte böylece oluştu proje eserimiz TÜRK İLLERİNDE ÇOCUKLUK GÜNLERİ..
Bu arada yazarlarımız arasından 7 arkadaşımla, Öğretmen Ali EZGİ, Dr. Mehmet KUM, Ekonomist Meryem BUHARİ; Kimya Mühendisi Metin EREN, SMMM Nuran UZUN TURAN, Çevre Mühendisi Uğur DABAN ile TÜRK İLLERİNDE BİR GÜLER YÜZ PLATFORMU’nu ve onun eşgüdüm kurulu oluşturduk ve etkinliklerimize koşut çalışmalar içinde dernekler arası protokoller imzaladık. İstanbul Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği, Yalova Balkan Göçmenleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği ve Bursa Kırım Tatar Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanları Ekber YASSA, Lütfi ÖZGÜR ve Yunus GÜNERİ’yi de aramıza alarak yönetici sayısını 10’a çıkardık. Çalışma plan ve programımızı biçimlendirdik.
Üye derneklerimiz ve akademisyen destekçilerimiz aracılığıyla ihtiyaç sahibi öğrencileri ve aileleri araştırmaya koyulduk. Hedef kitlemiz –tanıtım broşürümüzde belirttiğimiz üzere- son on yılda ülkemize gelen ve yaşama tutunma aşamasındaki öğrenci ve ailelerdi. Bu grubun büyüklüğü gözetildiğinde bizim mevcut olanaklarımızla asla hitap edemeyeceğimiz boyutlarda büyük bir gruptu ve bunlardan soydaş ve akraba toplulukları üyelerine öncelik tanımak durumunda kaldık. Yani; hısım akrabadan ilimize gelenleri güler yüzle, elinde bir çiçekle karşılamak, geleneklerimize uygun bir kolonya ve şeker tutmak gibi olanaklarımızla koşut bir ilgi gösterelim, dedik.
Tanıtım ve destekleyen kitlemizi geliştirilmeye, kültürel zenginliğimizi belirleyip artıracak, dolayısıyla finansal birikime katkı sağlayacak yeni eserler oluşturmaya yönelik TÜRK İLLERİ’NDE EDEBİYAT VE SANAT GRUBU adlı bir grup kurduk.
Bir yandan adımızı duyurmaya, destekçilerimizi çoğaltmaya çabalarken, bir yandan da TÜRK İLLERİNDE ÇOCUKLUK GÜNLERİ adlı eserimizi pazarlamaya çalışıyorduk. Fakat bu iş öncekilerden daha zormuş. Ancak doğa yürüyüşleri gibi etkinliklere götürdüklerimizi molalarda katılımcılara tanıtmakla, festivallerde stant açmakla, sabahtan akşama başında durup günde 15-20 kitap satmak mümkün oldu. Katıldıklarımız Bursa Kocayayla Şenlikleri, Yalova Kitap Fuarı, Çatalca Bahşayiş Köyü Tepreşi, Çumra Tarım Bayramı gibi etkinliklerde gözlemlediğimiz gibi… İlgileneceğini umduğumuz birkaç kuruluşa başvurduk, serüvenimizi, amaçlarımızı anlattık. Bu bağlamda, bizi hem madden ve hem de manen destekleyen YTB’nın zarif yöneticilerine teşekkürü bir borç biliriz. Birlikte gerçekleştirdiğimiz bir etkinlik sürecinde ülkemizin 81 ilindeki yatılı bölge ve köy okullarına 100, ayrıca Türk dünyasının çeşitli illerine de 100 eser gönderdik, 15 öğrenciye burs verdik. Bu bize moral verdi, özgüvenimiz arttı. Yalova ve Osmangazi Belediye başkanlarına da aynı şekilde incelikli yaklaşımları dolayısıyla teşekkür borçluyuz. Çalışma arzumuzu artırdılar. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Kitap gelirlerinden beklediğimiz düzeyde finansal birikim oluşmayınca Türk İllerinde Edebiyat ve Sanat Grubu üyelerine bir duyuru yaptık ve burs vermek isteyenlerle Yönetim Kurulunca ilgiye muhtaç oldukları belirlenenleri eşledik. Böylece bir TİBGY EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ GRUBU oluştu. Yönetim olarak, biz sadece öğrencinin iban no.sunu gönüllümüze gönderiyor ve aradan çekilerek süreci izlemekle yetiniyoruz.
Bugüne değin 192 öğrenci ve aileye burs, eşya, işe yerleştirme ve diğer yardımlar yaptık. Bunlar Ahıska’dan, Altay’dan, Azerbaycan’dan, Bulgaristan’dan, Doğu Türkistan’dan, Gagavuzya’dan, Hakasya’dan, Hazaristan’dan, İran’dan, Irak’tan, Kazakistan’dan, Kırgızistan’dan, Kırım’dan, Kosova’dan, Kuzey Makedonya’dan, Moğolistan’dan, Özbekistan’dan, Türkmenistan’dan ve Yunanistan’dan gelen kardeşlerimizdir. Henüz iletişim kuramadığımız diğer yörelere de ulaşma çabalarımız sürmektedir. Bugüne değin burs verdiğimiz 200 bursiyere bu yıl da 60 öğrenci eklemeye muvaffak olduk.
Bu öğrenciler arasında, ülkemizdeki deprem felaketi akabinde kapsama alanımıza aldığımız öksüz ve yetimler de var. Deprem bölgesinden, biri Kahramanmaraş, biri Antakya’dan iki, Yalova’dan bir kardeş okulumuz var. Gereksinmelerini izliyor, eğitim ve aydınlanma araçları ile destekliyoruz.
Umuyoruz ki bu öğrencilerimiz üniversitelerimizden mezun olduktan sonra ülkelerinde kendilerini gönüllüce kucaklayan bu sivil girişimi anlatacaklar; Türkiye’yi, kardeşlerini unutmayacak, örnek alacaklardır. Daha önemlisi; bir kardeşlik bilincine erecek ve ileride meslek, görev ve unvan sahibi olduklarında grup üyeleri ve arkadaşlarıyla iş ve gönül birliğine yönelebileceklerdir.
Bu amaçla onları kaynaştırmaya gayret ediyoruz. Bu bağlamda,
Türk Dünyasında Kültürel Hayat ve Edebiyat ve yine
Afganistan Türklerinin Bugünü adlı paneller;
Türkistan Gezi ve Gözlemleri,
Çanakkale Zaferi,
Kültür Ve Sanat Ülkesi Özbekistan,
Türk Dünyası ve Doğu Türkistan,
Mitolojiden Destana Türk Edebiyatı,
Kırım Sürgünü,
Aydın Şimşek’le Yaratıcı Yazarlık,
Türk Halk Şiirinde Yapısal Özellikler adlı konferanslar ve söyleşiler tertip ettik;
Bursa Kırım Tatar Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği öncülüğünde Kırım Tatar Türkçesi kursları,
İstanbul Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardım Derneği öncülüğünde Özbekçe kursları,
Kardeş İller Hünerli Eller adı altında El Sanatları Sergisi ve
Atavatan Türkistan Gezileri başlığı altında Özbekistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Gagavuzya’ya geziler düzenlenmesine vesile olduk, Balkanlara ve Avrasya’ya yönelik iki gezinin de hazırlıkları içindeyiz.
Özgeçmişlerimiz Çukurova’da Yeşeren Umutlar Ve Türkistan Hasreti adlı bir eserin üretimine vesile olduk, bir YÜZYILLIK ÇINAR konulu yapıt için de çalışma halindeyiz.
Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan tanıtım toplantıları düzenledik; Türk kültürü ve sanatını öne çıkaran sergiler açtık.
Şimdilerde ülkemizden bazı kent ve üniversitelerle, iş insanlarımızla ve Türk dünyası mensubu kentler arası Kardeşlik Köprüleri oluşturmaya yoğunlaştık. Giderek bu ağı genişletme yolundayız.
Ve öykülerimizi daha bir coşkuyla anlatmak üzere bir TÜRK İLLERİ ÂŞIKLARI GRUBU kurduk ve bu grup içerisinde bilgilerini paylaşarak geliştiren ozanlar kendilerini geliştirmek yolunda ciddi adımlar atarken aynı zamanda pek güzel eserler üretmekteler. Bir eser basımı aşamasındaki bu grup şimdi de TÜRK İLLERİ ÖYKÜCÜLERİ olarak çalışıyor.
Bu platformu maddi ve manevi alanda destekleyen lokomotif güç TÜRK İLLERİNDE EDEBİYAT VE SANAT GRUBU platformumuzun en üst danışma ve karar meclisi gibi. İlke, amaç,etkinliklerimizin oluşturulma, Edebiyat ve Sanata dair düşünce, duygu ve eserlerin paylaşım alanı. Din, siyasal görüş, cinsiyet, yaş ve sair her tür ayrımın dışlandığı bu grup halen Türk dünyası mensubu 300’e yakın entelektüeli barındırıyor ve farklılıklarıyla maruf insanların bir ulvi erek etrafında harikulade üretimler gerçekleştirebileceğini kanıtlayan bir örnek.
Ereklerimiz doğrusunda, alçakgönüllülükle, dilimizde türkü, arka planımızda bir beklenti bulunmaksızın, özveri ve özenle ilerliyoruz. Menzilimizde -çoğumuzun belki nasip olup da göremeyeceği- sade, sevecen bir iyi niyet var, büyük ideallere açılan karınca misali bir samimiyet var…
Şimdilerde bir de YÜRÜTME KURULU oluşturduk. E.Kur.Alb. Türkyaşar YANIK’ın başkanlığını yaptığı kurulda, E.Top.Alb. Alaattin KANDEMİR yoğun bir emek ve özveriyle oluşturup yönettiği “turkillerinde.com” adlı Web Sitemiz, sosyal medyadaki yapılanmamız ve Edebiyat ve Sanat Grubumuzla, Bankacı Selma AYHAN eğitim gönüllülerimizle, Elk.Müh.Tekin SARIÇAM bursiyerlerimizle ve iş İnsanı Ayşe ÖZKILIÇ gözetmenlerimizle ilgili görevleri yapıyorlar.
İleride Türk dünyasına yeni değerli eserler, öyküler, masallar, türküler, maniler, ezgiler, romanlar, piyesler, filmler kazandırmak, geziler düzenlemek, içeriği zengin kültürel programlar yapmak azmindeyiz.
Daha önemlisi; bu yapılanmamızın tüm Türk topluluklarına daha da ileri özellikler kazanarak yayılacağı, etkinliklerimizin kaynaştıracağı gençlerimizin ülkeler arası köprüleri daha sağlam temellere oturtacağı, Türk dünyasının tüm hücreleri arasında barış, adalet, eşitlik ve gelişmişlikte, neticede uygarlıkta başat ilerlemelere dayanak ve olanak sağlayacağına; genç ve tertemiz gönüllerde bir sağlam bir Türkiye sevgisi oluşturabileceğine inanıyoruz.
Bu inan, muhakkak ki öngörü ve misyon sahibi devlet yöneticilerimizde de var ama bizimki bir STK’nın özveri ve sevgi kokan, gönülden idealizmiyle daha bir üstün nitelik taşıyor.
Sizler de çalışmalarımıza katılabilir, bizimle birlikte yürüyebilirsiniz. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının temelini atıp vücut verdiği Cumhuriyetimizin ilke ve esasları doğrultusunda, ayırımcılıktan uzak, adalet, barış, sevgi ve saygı bağlamında, siyasete, ticarete, hamasete kapalı bir iklimde, öncelikle bizimle birlikte yol yürümeye arzulu kardeşlerimizle ve insanlık ailesinin dört bir yöresi ile kucaklaşmaya çalışan bir platformuz. Hiçbir parti, kuruluş ve sair teşkilatla organik bir bağlantımız bulunmamaktadır. Çok sesli, çeşitli ama birbirinin hak ve hukukuna saygılı surette ve sadece dil ve kültür alanında hareket ediyor, bizi anlayan ve kendini içtenlikle anlatmak isteyen herkesi aramıza bekliyoruz.
Eğer ilkelerimizi benimsiyor, hayallerimizi paylaşıyor, ülkemiz, illerimiz ve dünyamız için bir şeyler yapmak istiyorsanız sitemize bir ileti göndererek aramıza katılabilir; düşünsel, eleştirel, tanıtımımıza ilişkin, kitap dağıtımına dair, eğitim gönüllüsü olup burs vererek, etkinliklerimize katılarak ve en önceliklisi hedef kitlemize ait güç durumda olan öğrenci ve ailelere ulaşmamızı sağlayarak destek olabilirsiniz.
Müteşekkiriz. En azından, bugün bu yazımızı okudunuz, açıklamalarımızı düşündünüz, duyumsadınız. Sağ olunuz, var olunuz.
Av. Ahmet BUHARİ
